top of page

KADINLAR NEDEN ALDATIR

Güncelleme tarihi: 30 May


ree


Konuya aslında hiç buradan bakmamıştık öyle değil mi?

İsterseniz önce, bir danışanımın hikayesini paylaşarak girelim konuya.. Bu hikayenin ve yazının şiddet gören ve HAYATIN İÇİNDE VARKEN YOK SAYILAN TÜM KADINLARA YARDIMCI OLMASI DİLEĞİ İLE

(danışanımızdan konu ile ilgili tüm izinler alınmış olup, yasal nedenlerden ötürü isimler ve özlü bilgiler gizli tutulmuştur)

 

“YOKLUĞUN İÇİNDE KENDİNİ ARAYAN KADIN”

Kayıp benliğini, yarım kalan hayallerini, içinde susan kızı arar. Ve biri ona “sen hâlâ varsın” dediğinde… Kendini yeniden hatırlar. Bu hatırlayış bazen başka bir kalpte yankı bulur

(Z. T. 35 YAŞINDA)

                     Henüz kendini bile tanımadan, bir adamın karısı oldu. Ailesi, onun adına bir gelecek çizdi — ama o geleceğin içinde kendi rengi yoktu. Ne sevdiği soruldu, ne de ne hissettiği. Bembeyaz bir gelinliğin içinde, içi simsiyah bir sessizlik taşıdı. Kocası vardı… ama sanki yoktu. Ne bir dokunuş ne bir güzel söz. Ev, duvarların arasında yankılanan suskunlukların mezarlığıydı. Bir de kaynana vardı. Sürekli iğneleyen, eksik bulan, yerin dibine sokan. Kadınlığına, varlığına, hatta nefesine bile savaş açmış gibiydi. Bu evde O sadece “bir eş” değil, “bir gelin” değil Adeta bir hizmetçiydi. Gülmeyi unuttu. Aynaya her baktığında biraz daha soldu yüzü.

Zamanla saçını taramayı, ruj sürmeyi, kendini sevmeyi bıraktı.

Çünkü kimse onu sevmedi. Her gün hakaret, her gün baskı, her gün “sen bir hiçsin” diyen bakışlar… Kadınlığını unuttu. Sevgi nedir? Dokunulmak, sarılmak, değerli hissetmek nasıl bir şey? Hiçbiri onun hayatında yoktu. O sadece vardı ama kimsenin farkında olmadığı bir hayattı bu. Ama bir gün…

 

                    Aynı iş yerinde çalıştığı bir adam, ona “günaydın” dedi. Basit bir kelime. Ama yıllardır duymadığı kadar sıcak geldi. Bir bakışı vardı adamın, kadını ezmiyor, yüceltmiyordu — sadece görüyordu. Adam, kahvesini getirip “yorgun görünüyorsun” dedi. Kadının gözleri doldu. Çünkü bu cümleye o kadar ihtiyacı vardı ki… Yıllardır biriktirdiği gözyaşları, o an boğazına düğümlendi. Adam onunla konuştu. Dinledi.

Ve günler geçti…

Kadının kalbi bir daha çarpmaya başladı. İlk defa kendini kadın gibi hissetti. İlk defa biri ona hissettiğini hatırlattı. Göz göze geldiklerinde ilk defa birinin gözünde var olduğunu fark etti. Suç muydu bu? Yok sayılan bir kalbin, bir sıcaklığa yönelmesi… Aşk mıydı? Yoksa yıllardır aç bırakılmış bir ruhun, sevgi kırıntısıyla doymaya çalışması mı?

                      Kadın her sabah işe giderken içi titriyordu artık. O adamla aynı koridorda yürümek, göz göze gelmek, birkaç dakika bir dosya bahanesiyle konuşmak… Bunlar ona nefes aldırıyordu. Yıllardır içinde kurumuş olan sevgi toprağı, o adamın ilgisiyle yeşeriyordu. Başta kendine yediremedi. “Ben evliyim, bu yanlış” dedi içinden. Ama kalp… akılla konuşmaz hocam. Sevgiye aç kalan bir kadın için, biraz sıcaklık, biraz anlayış, bazen bir gülüş… En ağır yeminleri unutturur. Gizli mesajlar başladı. Öğle aralarında birlikte içilen bir kahve… Bir gün arabada birlikte dinlenen bir şarkı. “Sen böyle güzel gülerken… ben sana nasıl vurulmam?” demişti adam bir gün. Kadının içinde yıllardır uyuyan o küçük kız, gözleriyle gülmüştü ilk defa. Zamanla gizli buluşmalar, gizli dokunuşlar başladı. Karanlıkta yaşanan bir aydınlıktı onlarınki. Kadın, o adamda kaybettiği her şeyi bulmuş gibiydi. Ve sanıyordu ki… belki bir gün bu sevgiyle yeni bir hayat kurulur. Ama bir gece… Kadın merakla sosyal medyada adamın geçmişine daldı. Bir yorum, bir fotoğraf…Ve sonra... gerçek.

                       Adam da evliydi. Üstelik çocukları da vardı. Dünya başına yıkıldı. Ayakta sandığı hayat, aslında yalandan duvarlarla çevriliydi. Kendi kocasında bulamadığı sevgiyi, başka bir kadının kocasından almıştı. Yıllardır yok sayılan bir kadın, şimdi de başka bir kadının hayatında "gizli bir gölge" olmuştu. Telefonunu kapattı. Kendine, bedenine, kalbine… her şeye küstü. Aynaya bakıp “Ben ne oldum?” dedi. Sevdiği adamın parmaklarının başka bir yüzüğü taşıdığını görmek, onu yerle bir etti. Çünkü o artık yalnızca bir “aldatılan” değil, bir “aldatandı” da…

 

 

Danışanımızla şuan hala nlp seansı yapmaktayız ve 4. Seansı tamamlamak üzere. Boşanmayı kabullendi ve nihayet bugüne kadar onu fark etmeyen eşi fark etmeye başladıysa da artık geç kaldığını anladı. Danışanımız kendi hayatını yeniden istediği şekilde çizmeye karar verdi. Birde sözleştik. Yeni evinin balkonuna hanım eli dikecek.

Şimdi konuya birde buradan bakalım… OLAYIN PSİKOLOJİK TARAFI ŞÖYLE!

Sadakatsizlik çoğu zaman erkeklere atfedilen bir davranış olarak görülse de, kadınların da çeşitli nedenlerle ilişki dışına çıkabildiği bir gerçektir. Peki, bir kadın neden aldatır? Bu sorunun tek bir yanıtı yok. Her bireyin yaşamı, geçmişi, duygusal ihtiyaçları farklıdır. Ancak kadınları aldatmaya iten bazı temel psikolojik ve duygusal dinamiklerden söz edilebilir. Kadınlar genellikle fiziksel ilgiden çok duygusal bağa önem verir. Partnerinden yeterli ilgi, sevgi, onay ya da anlayış göremeyen bir kadın, zamanla bu eksikliği dışarıda arayabilir. Onu “gören”, “duyan” ve “anlayan” biriyle karşılaştığında duygusal bir çekim oluşabilir. Aldatılmış, kandırılmış ya da değersiz hissettirilmiş bir kadın, intikam almak için sadakatsizliğe yönelebilir. Bu davranış, yaşadığı hayal kırıklığının bir dışa vurumu olabilir. Bazı kadınlar uzun süreli ilişkilerde kimliklerini kaybettiklerini hisseder. “Ben kimdim?” sorusu sıkça zihnini meşgul eder. Bu içsel kriz, dışarıda farklı bir benlik deneyimleme arzusuna dönüşebilir ve yeni bir ilişki bu dönüşümün tetikleyicisi olabilir. Monotonlaşan bir ilişki ya da evlilik, heyecan arayışını doğurabilir. Günlük rutinlerin içinde sıkışan kadınlar, kendilerini yeniden “canlı” hissettiren bir tutkuya kapılabilir. Bazı kadınlar, öz değer duygusu zedelendiğinde bunu başka bir erkeğin ilgisiyle telafi etmeye çalışabilir. Özellikle küçümsenen, sürekli eleştirilen ya da görmezden gelinen kadınlar, başka birinden onay alarak varlıklarını kanıtlamak isteyebilir.

 

BİRDE BUNUN GÖRÜNMEYEN TARAFINA BAKALIM…

KADINLAR ALDATIR ÇÜNKÜ

Kimse bir sabah uyanıp “Ben aldatacağım” demez.

Bir kadın, kolay kolay vazgeçmez.

Severken, sahiplenirken, gözünün içiyle bakarken… kolay kolay başka bir yürek için yanmaz.

Ama yine de…

Bazen bir kadın da gider.

Hem de sessizce…

İz bırakmadan.

Duyulmayan Çığlıklar

Kadın bazen yıllarca susar.

“İyiyim” der, “hallederiz” der… Ama içi içini yer.

Geceleri ağlayarak uyur, sabah gülerek uyanır.

Ve bir gün...

Bir yabancı, sadece bir bakışla, onu anladığında...

Kırılır kilitleri.

Çünkü kadın önce anlaşılmak ister. Görülmek. Duyulmak.

Ve bazen, bunu ona kendi eşi değil, yabancı biri verir.

Kalbi Soğuduğunda

Bir kadının içi soğursa...

Geri dönmek zordur.

Sevgisizlik bir kadını öldürmez belki, ama ruhunu çürütür.

Bir kadın sevildiğini hissetmediğinde, sadece yalnız kalmaz...

Varlığını da sorgular.

Ve biri çıkıp ona “sen çok özelsin” dediğinde...

İşte o an, sadakat yerle bir olur.

İntikam Değil, Sessiz Bir Veda

Bazıları der ki kadınlar intikam için aldatır.

Hayır.

Kadınlar genelde sessiz gider.

Giderken ardında yıkıntılar bırakmaz.

Ama giderken kalbini orada bırakır.

Çünkü bir kadın aslında gitmez, gitmeye mecbur kalır.

Kendini Ararken Kaybolmak

Bazen kadın, başkasına gitmez.

Kendine döner aslında.

 

İŞTE BU YOKLUK İÇİNDE KENDİNİ ARAYAN VE TEK DERDİ BİR PARÇA DEĞER GÖRMEK OLAN KADINLARIN SAVAŞIDIR ALDATMAK.

SEVGİ İLE

MİRAÇ KAYA


 
 
 

1 Yorum


😕

Beğen

Bize Ulaşın

Doğum Tarihiniz
Gün
Ay
Yıl
bottom of page