top of page

İLİŞKİLERİN SİNSİ DÜŞMANLARI


ree


Bir ilişki sadece iki kişi arasında yaşanır zannedersin. Ama ne zaman biriyle mutlu olmaya çalışsan, bir bakarsın araya birileri daha karışmış ve sonra anlıyorsun: Aşkı bozan hep “üçüncü şahıslar” oluyor. Bir annenin "o kız sana göre değil" cümlesiyle biter ilişkiler. Bir arkadaşın "onugeçen gece başkasıyla gördüm" lafıyla başlar şüpheler. Bir eski sevgili bir gece ansızın arayıp,

“Sana hâlâ aşığım” dediğinde kırılır yeni kalpler. Bir de o her şeye burnunu sokan o mutsuz filozof arkadaşlarımız var.. Her şeyi bilirler, taktik verirler ve hiç şaşmaz, konuya şöyle girerler. HANİ YAPIYOMUŞ GİBİ.. YOK KANKA SEN YANILIYOSUN BENCE BÖYLE... Be vicdanız... Bırak buna o kız karar versin. Kendin mutlu olamamışsın ve elli tane flörtün olmuş hala bir yol bulamamışsın.. Senin artık konuşmaya hakkın yok. Git o muazzam fikirlerini kendine sakla.


Bazıları daha acımasızdır. O kadar ileri gider ki, büyü yapar, nazar değdirir, fal baktırır...Sanki iki insanın gönül bağına dışarıdan yön vermek hakkıymış gibi. Sonra ne mi olur? Sen iki kişilik bir savaşı, yirmi kişilik kalabalıkta vermeye çalışırsın. Ve çoğu zaman da kaybedersin... Ama suçlu kim? Erkek mi? Kadınlar mı?

Hayır...Suçlu olan, sevmeyi bilmeyen insanlar. Ve ilişkilerin kutsallığını hiçe sayan üçüncü şahıslar. Bir ilişkiyi yaşayan değil, konuşanlar yıpratır. Gözle değil, sözle bozarlar aşkı. Ve sonra sen “erkek milleti hep aynı” diye bir genellemenin içine düşersin. Halbuki belki de karşındaki adam aynı değildi. Ama onun çevresi hep aynıydı...


"Aşkı bozanlar biz değiliz, dışarıdan karışanlardır."


Bir ilişkiyi yaşamak iki kişinin hakkıdır. Ama ne hikmetse, bu ülkede hiçbir ilişki iki kişiyle kalmaz. Aile karışır, arkadaş karışır, eski sevgili karışır, bazen bir falcı bile karışır. Ve sen fark etmeden, iki kişilik yola çıkılan bir aşk hikâyesi, Koca bir kalabalığın arasında ezilir gider. Sevmek kolaydır... Ama o sevgiyi dış seslere rağmen koruyabilmek, işte asıl mesele budur.

İlişkine herkesin fikri olur. Annen, "o çocuk sana göre değil" der. Arkadaşın, "ben onu pek sevmedim" diye homurdanır. Bir eski sevgili, içten içe hâlâ seni kaybetmiş olmanın hırsıyla fitne sokar. Ve bazen sen de, onların söylediklerini kendin seçmişçesine içselleştirirsin. İşte o an, aşk zehirlenmeye başlar. En sinsi olanlar sessiz olanlardır Bazıları ilişkilere açık açık karışır, bazıları ise sinsice... Dışarıdan saf görünür, iyi niyetli görünür. Ama her fırsatta sevgilinin kulağına bir şeyler fısıldar.

“Bu kız seni kıskanıyor, boğar seni.”

“Bu çocuk sana sahip çıkamaz, daha ne bekliyorsun?”

İğneyi bir sokar, çekmez... Sen bir bakmışsın, artık birbirinize şüpheyle bakıyorsunuz. İki kalbi karşı karşıya getirmek kolaydır, Ama dış etkenlere karşı sırt sırta durabilmek... İşte o gerçek sevgidir. Peki neden karışırlar? Çünkü bazı insanlar yalnızdır, Ve senin mutlu olman onları rahatsız eder. Bazı anneler, oğlunun bir kadına bağlanmasını kabullenemez. Bazı eski sevgililer, artık senin hayatında olmadıkları için değil, Artık mutlu olabildiğin için kıskanır. Bazı arkadaşlar

da vardır, Kendileri sevilmemiştir ama sen sevilince bunu hazmedemezler. O yüzden küçümserler, araya girerler, hatta yalan söylerler. Ve sen, onların “iyi niyetli” maskelerinin altında ne olduğunu çok geç fark edersin.


Aslında...


İlişkileri yıkan “sadakatsizlik” değildir çoğu zaman. Bazen aşk hâlâ oradadır ama güven, dışarıdan gelen sözlerle zedelenmiştir. Bazen kalpler hâlâ birbirini ister ama kafalar karışmıştır. Bazen bir söz, bir mesaj, bir iftira her şeyi mahveder. İşte o yüzden diyorum İki kişi yaşanır aşk. Ama bin kişi yargılar. Ve en büyük zararı, ilişkiye değilmiş gibi duranlar verir. Aşkın düşmanı ihanet değildir sadece... Aşkın en sinsi düşmanı üçüncü şahıslardır.

 
 
 

Yorumlar


Bize Ulaşın

Doğum Tarihiniz
Gün
Ay
Yıl
bottom of page